Wednesday, December 2, 2009

zaman ve ifade

Oğlum, ilk yaşını tamamlamana az kaldı diyebiliriz, zaman hızlıca geçiyor. Zamanın hayatlarımızı saran gücünü, farkındalık, bilgi ve bilinçle yaşayarak elinde hissedebilirsin, anı yaşayarak, şimdinin eşsiz büyüsünü duyumsayarak. "Zaman dursun, şu an kalsın, kokun ve sen koynumda" dediğim öyle güzel günler yaşıyoruz ki... Tekrar tekrar diyebilirim, aynı cümle zihnimde: Zaman dursun, şu an kalsın, kokun ve sen koynumda. Zaman dursun, şu an kalsın, kokun ve sen koynumda. Yavrum, kuzum...

Bu yaz ilk kez Türkiye'ye gideceğiz, çok keyifli geçeceğine eminim, üç hafta kısa bir zaman olsa da senin ilk yaşında, geriye dönüp baktığında önemli bir yeri olacağına eminim. Babanla ben sana anadilini konuşuyoruz, büyüdüğünde bu dilin güzelliğini daha da fazla anlayacaksın. Zamanın gücünü şimdinin eşsizsizliğinde hissedebilmenin, kalıcılığı ve ölümsüzlüğü var etmenin en önemli yolu ifade olsa gerek, anadilinle, bildiğin tüm dillerle ve bu dillerin zenginliği ile yaşamını sürdürebilmek, ifadelerinin zenginliği ve derinliğiyle varolmak çok önemli. Baban sana adını koyarken anlam evreninin en derininde duyumsadı seni, senin adın Babil.

Çok küçük yaşlardan itibaren başka diller de öğrenme imkanım oldu, bunun için anneme ve babama, özellikle de anneme ne kadar teşekkür etsem azdır. Annemin ilkokul son sınıfta kolej sınavlarına girmeden önce tercihlerim arasına Fransızca eğitim veren bir okulu koymam konusunda bana önayak olması benim bugünkü dil becerilerimin ve yeni kültürleri keşfetme sevgimin temelidir. O günü dün gibi anımsıyorum. Bana sormuştu, kızım bak bu okul da var, yazmak ister misin diye. Olur demiştim o zaman, olur dememin ardından Fransızca'nın halen bir şekilde ayakta tutabildiğim büyüsüne ve bilgisine açılan kapıdan içeri girmiştim (Bir şekilde diyorum, çünkü Amerika'da yaşamanın getirdiği kapsam ve eşime gerekli olan birkaç Fransızca makalenin sözel özet çevirileri dışında profesyonel bir çalışmam olmamasına rağmen bildiklerim ölmüyor, unuttuklarım kolaylıkla canlanabiliyor, konuşma gerçi daha zorlayıcı olur). Şu anda orta düzeyde İspanyolcam da var ve bu zengin dili çok sevdim. Eşimin özverisiyle yeniden haftada bir gün kursa başladım, ilk turu tamamladık, çok keyifli oldu benim için. Babil, oğlum, sana da çok dil bilen bir çocuk olacağın için bu sevgimi aşılamak zor olmayacak sanırım, babanın da bilgisi ve Farsça gibi zor dillere olan ilgisi ile sanırım senin ilgin bizlerinkini de aşacak, umuyorum öyle olsun.

Ağzındaki küçücük dişinle öyle tatlısın, öyle kuzusun ki seni öpmeye, sevmeye doyamıyoruz, diş bahanesi. Ağzını açıp da fotoğrafını çekmeye çalıştım, izin vermiyorsun, sıkılıyorsun hemen, sıkıştırılmak istemez benim bebeğim. Ben de binbir şaka ve şamatayla seni kocaman güldürdüm de öyle çektim resmini, onca harekete biraz flu oldu tabii ama olsun, bir de seni güldürmek çok zor değil, seninle kahkahalar atmak keyfine ise diyecek yok. Seni seviyoruz oğlum. Zamanın ve tüm ifade biçimlerinin de ötesinde...

No comments: