Saturday, December 19, 2009

tatil


Tatil dönüşü yerleşmesi bu hafta sonumuzu ele geçirmişken tatil maceramızı yazmayı geciktirmek istemedim. Uçak yolculuğundan eve dönüşümüze dek herşey çok keyifli geçti, dönüşte uçağın kapısında içeri alınan arabanı uçaktan inişte bulamayışımız dışında bir gariplik olmadı, meğer arabayı içeri almamış akıllılar, neyse ki havayolu firması arabayı dönüşümüzün ertesi günü evimize gönderdi. Bebeğim, ben saydım, on aya on uçak yolculuğu sığdırmışsın, artık iyice alıştın uçmaya. Uçakta oyunculuğundan ödün vermediği halde uykusunu ihmal etmeyen kuzum, Babil'im, canım yavrum, gezgin ruhlum, maceracı meleğim, her gittiği yere kolayca alışan ve keyifle gözlemlemeye koyulan minik yüreğim, "army crawl" dediğimiz şekilde asker gibi kollarınla kendini yerde çeke çeke emekliyorsun ve her yere el atmayı hedeflediğini gösteriyorsun bize. Babanın kitaplarından, dosyalarından ulaşabildiklerini yere indirmeye başladın bile. Ellerinden tuttuğumuzda adım atarak yürüme alıştırmalarına bayılıyorsun. Ayakta durmaya da pek bir meraklısın. Keşiflerinin her anını keyifle yaşıyoruz.

Tatil boyunca ben her gün iki buçuk üç saat kadar ancak kaydım, zaten benim için yeterince yorucu olduğundan bu kadarı yetti de arttı bile, ben kayarken babanla beraberdiniz, seni kreşe vermemiz gerekmedi anlayacağın. Canım kuzum, irtifanın verdiği kana kana su içme ihtiyacı sende çılgınca süt emme isteği yarattı, gece gündüz emdin. Dağ havasını minik ciğerlerine çektin, farklı bir havada, coğrafyada olmanın getirdiği keşif duygusuyla etrafını gözlemledin hep. Bebeğim, "ne iyi oldu da geldik" dedim seni her gezdirdiğimde, baban sayesinde tabii, yoksa bize kalsa pinekleyecektik bütün kış Chicago denen bu dümdüz coğrafyada. Başta acaba ders mı alsam derken vazgeçip kendimi attım pistlere, yeşilleri geçip mavi pistlerde bile boy gösterdim, kimi zaman durdum, bir manzaraya daldım. Baban bir akşam "insan kayarken başka hiçbirşey düşünmüyor" demişti, hem de ne çok doğru demiş. Sen karnımda ve yanımda oldun olalı senden ayrı bir düşüncem olmadı, olmuyor, ama ilk kez bu tatilde, kayak kayarken ve tabii sen babanlayken, kendimi sadece kayak mücadeleme verdiğimi ve sadece buna odaklandığımı hissettim, ne farklı bir duyguymuş! Doğanın büyülü duruluğunda bir noktacık olmaya çalışmak... Zihinden geçen kısacık bir düşünce gibi doğanın engin varlığında birer noktacık olmak...

Gittiğimiz kayak merkezi çocuklu aileler için biçilmiş kaftan, kayak okulu, kreşi, buz pateni sahası, herşeyiyle mükemmeldi. Gelecek sene bu zamanlar, kayak okulu için yaşın küçük olsa da baban seni kayağa başlatacak. Bazı ebeveynleri gördük, miniminnacık kayakları ayaklarına giymiş bebelerini bacak aralarına alarak kendileriyle kaydırıyorlardı, baban da görmüş, mutlaka seneye birlikte bu tekniği deneyeceksiniz. Her kış sen de öğren diye bir kayak merkezine gideceğiz mutlaka, sebep sadece o değil, biz de seviyoruz bu sporu. Ağaç yaşken eğilir sözü boşuna değil, ben şimdi uğraşıp duruyorum, vücuduma öğretmek için mücadele veriyorum, sen ise tüm doğallığıyla öğrenecek, bu sporu vücudunun her miliminde özümseyerek keşfedeceksin, ama ben de her ne olursa olsun bu işi keyif halinde sürdürmeye kararlıyım, zaten aksi olamaz, baban var başımda ya, ama ben de pes etmem kolay kolay, azmimin elinden birşey kurtulmaz.

Babil, oğlum, on ayın doldu, bir yaşına iki aydan az kaldı bile, sana bakıyorum, bir anı yakalıyorum, o tek bir anı yakalıyorum, seninle yakalıyoruz o anı, bana bakıyorsun, bana bakışına hayran kalıyorum, o anı benden daha çok bilişine, hissedişine, yakalayışına şaşırmıyorum, gülümsüyorum, bilge bebeğim, sütüm, misim, her gün kulağına fısıldadığım gibi, seni seviyorum.

No comments: