Wednesday, May 5, 2010

özgür adımlar


Babil kucakta durmaz, yerinde durmaz, arabasında hareket halinde olmadıkça hiç durmaz, sırtüstü yatırırsın, söylenir, homur homu homurdanır, yüzüstü döner ve ancak öyle uykuya dalar, beraber okuyalım dediğin kitabı elinden alır, sen okurken o sayfaları çevirir, sen okurken sayfaları da kontrol edeyim dersen kitap faslından vazgeçer, bezini değiştirelim der demez ortadan kaybolur, ne de olsa üç dakika feragat edecektir bağımsız hareket etme keyfinden, kapılar kapanırsa açmak için zorlar, açıksa kapatıverir, kapalı dolapları zorlar, kolayca açılanlara ilgi duymaz, masmavi durur, dalar, düşünür, kim bilir neler geçer o güzel kafasından, öpücük vermek, sarılmak için kucağa gelir, sonra vazgeçer, yere inmek ister, mis kokusunu içime çekeyim, şap şup deli gibi öpeyim derken hop elimden kayıverir, yataktan aşağı atlar, acıkınca koltuğunu çekiştirir, çıkmak ister, yemek yiyoruz deyip de koltuğuna koyunca aşağı inmek ister, yemek vakti boynundaki önlüğü fırlatır atar, ağzına getirilen kaşığı elinin tersiyle iter, Babil neler düşünür, nasıl yaşar, ne çok sevilir, sever, canım oğlum.

1 Mayıs günü son bir aydır devam eden bağımsız yürüme çalışmaları bir cesaret tamamlandı, beş, sonra on adım derken, salonda boylu boyunca yürümeye başlayınca bu adam yürüyor yahu dedik şaşırdık, bir gün önce elinden tuttuğumuzda söylene söylene yürüyen adam, ertesi günü gururla ve keyifle kendi başına evin içinde arz-ı endam ediyor, meğer mesele kendi başına inisiyatif alıp da yürümeye karar vermesiymiş, özgür ruhlu bebeğim, başına buyruk kuzum, herşey istediğin gibi olsun, hayatın tam da senin istediğin haliyle mutluluk da peşi sıra aşk dolu olsun, attığın tüm adımlarda böyle gurur ve keyif olsun hep...

Kapımızın önüne bavullarımız konmak üzere, içi dolacak boş bavullar açılıyor bu akşam, uzun yol var önümüzde ve ardından da Mayıs ayı boyunca hızla geçecek bir Türkiye ziyareti, yolcu yolunda gerek, dönüşte kim bilir ne çok yazacak sızı, duygu, sevinç ve özlem olacak.