Friday, August 13, 2010

18

Babil bugün 18 aylık oldu! yine bir 13. cuma günü doğmuştu oğlum bu dünyaya. Küçücük, miniminnacık o bebek büyüdü, koca adam oldu sanki, sabah ilk iş ayakkabılarını kapıya götürüyor, koşmak, dolaşmak, dünyayı keşfetmek için. hiç yönlendirmediğim halde hareket eden herşeye ilgi duyuyor, dil gelişimi bu merakı ile sıçrama yaptı, araba, kamyon, otobüs, uçak, tekne hepsini yerde, yolda, sokakta, gökte takip eder oldu. geçirdiği onca uçak gezisinden sonra ilk kez tekneye bindi oğlum geçenlerde gittiğimiz kısa tatil gezisinde. artık göldeki tekneleri de anlar, gösterir oldu, ne de olsa tadını aldı, suyun üstünde ve hatta içinde olmanın tadına vardı. bir de hayvanlar dünyasının eğlencesine varmaya başladı, kediler ve köpekler kadar, sokakta rastladığımız tüm canlılar, kuşlar, sincaplar, hepsine ilgi ve sevgi gösteriyor. dev gibi bir av köpeğinin suratını yalaması oğlumu kıkır kıkır güldürürken, komşunun sıcaktan bayılmış kedisinin kuyruğuna kafayı takıveriyor, göl kıyısındaki martıların peşinden çığlıklar atıyor, parktaki oyuncakları bırakıp ağacın altında avcı gibi kuşların ve sincapların yere inmesini bekliyor. oğlum, 18 aylık oldun ya bebeklik günlerin sona erdi sanki, seni 18 aydır emziriyorum, daha da devam edeceğiz ama işte ne olduysa oldu, yetişkinliğe yaklaşılan 18 yaş gibi 18 aylık olman da bir milat bende. iki gün önce arabamızın arkasında asılı olan "baby on board" yazısı kırıldı düştü, dün de sen camındaki güneşliğini söktün attın kendin, "anne ben koca adam oldum, dışarıya bakacağım, çek şunu camımdan" der gibi, ben de direnmedim, kabullendim oğlum. herşeyin adını inanılmaz bir hızla öğreniyorsun, çıktığımız seyahatler, şehir içinde yaptığımız tüm etkinlikler, kitaplarla dolu saatlerimizle sanki daha da coşuyor senin bu ilgin... en son ziyaret ettiğimiz bir kasabadaki yeldeğirmeninin önünde otlayan inekleri ve atları çığlıklar atarak işaret ederken sen, bir kere daha şaşırıyorum ve mutlu oluyorum, oğlum benim gibi yeryüzündeki tüm canlıları sevecek, onların varlığını farkederek ve hissederek yaşayacak diye. sonra düşünüyorum, insan olmanın en güzel yönünü yeniden hissediyorum içimde, insanın kalbi, ruhu ve beyniyle etrafındaki canlıları tanımaya çalışmasının ne kadar müthiş bir ayrıcalık olduğunu. kendisini tanıyan, kendisini anlamaya çalışan insanın bu çabayı ne kadar derinde yaşayabildiğini göreceksin oğlum. zihnini açan, kalbinin kapılarını aralayan, ruhunu derinleştiren tüm deneyimler, canlılar ve varoluş biçimleri seni bulsun yavrum. hayatının bu ilk 18 ayında o minik ellerinle dokunduğun ve keşfettiğin her anlamı, zihnine en mutlu titreşimlerle kaydediyor olmanı umuyorum, bu dokunuşlardaki minik payım da benim mutluluğumdur. iyi ki doğdun oğlum, Babil kuzum...