Thursday, September 16, 2010

ne yazsam ne yazsam


yazdıklarımın kalıcılığı olmasını isterken anın ve günlük yaşamın en ince detaylarını da önemser oluyorum, zikredilenin aksine yazacak çok şey var da ben oturup yazamıyorum kuzum. yazın bitmesinden ötürü içime dolan garip hüzün mü, bu yaz olan biten tatlı veya acı herşeyin damağımda bıraktığı buruk tat mı, perşembe günü sabahın altısında gittiğim step dersi mi, Babil'in 19 aylık olması mı, beraber music together dersine yazılmış olmamızın verdiği mutluluk mu (oğlumun müzik aşkı derinleşecek yaşasın!), yazsam yazarım da bir buruğum işte, oradan buradan, havadan sudan yazasım yok, lay lay lom diyesim yok, pek yok. keyfim yerinde mutluyum, olduğum yerde, hayatımın akışından memnun, birazcık yaz sonu burukluğu bendeki. çocukluğumdan beri yaz sonlarından hazzetmedim, pazar günlerinden sıkıldığım gibi, garip işte. kendi çocukluğumdan anımsadıklarım oluyor sıkça hem de, Babil aramıza geldiğinden beri, çocukluğumun izdüşümleri, belki anne olduğum için, ebeveyn demem kendime, dörtmevsimim ben, Babil'in annesi, oğlumun annesiyim. bu aralar gidesim var bir de, yeni bir yeri keşfedesim var, aralık ayında kayak tatilimiz var iple çektiğim, kışla ilgili en heyecanlı kısım, eşim çok iyi kayıyor, ben idare ediyorum, yeni kayak pantalonum da var bu sene, "hip" görüneceğim, hah! oğlumun seneye yaza okula başlamasına karar verdik, yani iki yaşını doldurduktan sonra, o zamana kadar onunla dolu dolu olacağım, böylesi daha iyi olacak bizim için. şimdiden bir cız ediyor içim, ama onun da dünyası zenginleşecek, her ne kadar şimdi de çok aktivite yaratıyor olsam da okul ortamı bambaşka. hem benim de kendime vaktim daha çok kaldığında işlerimi yoluna koymam daha kolay olacak. değişimlere her zaman açık ol oğlum, tüm coğrafyaların ve zamanın ötesine geçen bir esnekliğin olsun oğlum hep, planladığın yaşam çizginde bu esneklik becerisi sana beklenmedik eşsizlikte gelişmeler sunabilir. tesadüf diye addedilenin de ötesine geçmek, değişimi ve dönüşümü kucaklamak, dengenin tatlı ve düşündürücü ayarını tutturmaya çabalamak, tekrar ediyorum pek çok fikri yazılarımda, sebepsiz değil. sprint atmak hayata, sonra duruvermek, eşsiz manzaranın tadını çıkarırken. esneklik oğlum, esneklik, esneyebildiği yere kadar esnetebilmek hayatı, ucunda taş takılı bir sapan gibi değil, okyanus resiflerindeki yosunlar, mercanlar gibi. aklımda halen Cancun seyahatimizin güzelliği var, yine gitsek o güzel sularda yüzmeye... oğlum ne zamandır trene de binmedik, trenle şehre inelim dedim bugün, şansımıza yağmur yağdı, sonra güneş açtı ama sen geç uyudun, sanırım bu plan da haftaya kaldı.

No comments: